Köyümüzün tarihinin nereden geldiğine bakıldığında önümüze iki tane rivayet çıkıyor. Birinci rivayete göre bu bölge Karaman Oğullarının yönettiği bir bölgeydi. Karaman beylerinden Çetin ya da Sarı Çetin ailesiyle buraya yerleşti ve bu köyü kurdu Köyün adı da önce Çetin diye söylense de zamanla Çatin'e dönüştü. Bu rivayet bir zaman çok itibar gördü ve eski muhtarlardan biri köyün adının Çetin olarak değiştirilmesi için resmi müracaatta bulundu. Ancak köyün ismini soyadı olarak almış olan Nevşehir ili Nar Beldesinde mukim Çatin ailesinin karşı girişimi üzerine adı değiştirilemedi.
Bir diğer rivayetse köyün yerleşim alanındaki mağaralarla ilgiliydi. Bu çevrede mağara sözcüğü çok kullanılmamaktadır. Her türlü mağaraya İN denmektedir. Bir yer altı şehri oluşumu gibi görünen inlerin bir birleriyle bağlantılı olmasından ötürü bu inlere ÇATIK İN denmiş. Çatık in sözcüğü zaman içerisinde ÇATIĞ İN şeklini almış daha sonra da ÇATİN olarak kullanılmaya başlanmış.
Bu alanda tarihi bir kaynak var mi, buralarda daha önce kimler yaşamış diye bakınca bazı ipuçlarına ulaşılıyor. Öncelikle bu mağaraları bu köylülerin kazmadığı açık. Zira bu bölgedeki mağaraların Hitit'ler ve Romalılar'ın ilk Hıristiyanlar' tarafından kazıldığına dair yeterince bulgu vardır. Yani Çatin'i kuran yahut sonradan buraya yerleşen Türk ve Müslümanlar daha önceden var olan bir yerleşim yeri üzerine konmuşlardır. Çatin isminin daha önceki adıyla bir bağlantısı var mıdır? Ya da burasını ilk kuranlarla sonradan gelenler birlikte mi yaşıyorlar? İlk kurucuları hangi millettendi? Zira bu bölgede bizden önce birçok millet yaşadı ve birçok devlet kuruldu. Yöremize daha önce krallıklarını kuran toplulukların en büyük ve en belli başlı olanları kronolojik olarak şöyle sıralanıyordu:
1 – M.Ö. 3000-2000 yılları arasın da HATTİ ler,
2 – M.Ö. 2000-1200 yılları arasında HİTİT ler,
3 – M.Ö. 2000'li yıllarda ASURLU lar ticaret kolonileri kurarak,
4 – M.Ö. 323 - 27 yılları arasında KAPADOKYA KIRALLIĞI,
5 – M.Ö. 735 – M.S. 1453 yılları arasında ROMALI'lar.
Bahse konu devletlerin hepsi de Çatin'in bulunduğu yer de dahil bu bölgede hem devletlerini hem de medeniyetlerini kurdular. Hititlere gelinceye kadar bu köyle ilgili bir kayda rastlanmazken Hititlerin kuruluş dönemine ait bazı belgeler Çatin olduğunu düşündüğümüz bir yeri tarif etmektedir. Şöyle ki: Hitit Devleti kurulmadan önce bu bölgede Hattiler şehir devletleri kurmuşlardı. Bu bölgeye de Hani ülkesi deniyordu. Daha sonra gelen Hititlerden 1. Labarna bölgede kurulmuş olan Hani şehir devletlerini birleştirerek ilk Hitit devletini oluşturdu. Kuruluşunu tamamlayan devlet topraklarını genişletmek amacıyla seferlere başladı ve ilk seferini Ereğli'ye (Herakle) yaparak topraklarına kattı. Bir süre sonra da Aksaray'a (Kurşura) saldırdı ve aldı. Ereğli nin ve Aksaray'ın yeri belli olmasına rağmen üçüncü sırada topraklarına kattıkları yerin neresi olduğunun belli olmadığı yazılmaktadır.
Adı PURU SHATIM olan bu yerin gerçekte neresi olduğu belli değildir. Ancak Puro Shatım'ın tasvir ve tarifi vardır. Bu tarife dayanarak Puru Shatım'ın Çatin olduğunu söylemek mümkündür. Tarihi kaynaklar burası için şunları yazmaktadır:
"Aksaray dan sonra Puru Shatım'ı aldılar. Burası bir ticaret merkeziydi. Yüksekçe bir tepenin üzerine kurulmuştu. Önünde ve arkasında akar suyu vardı. Hayvanları sulama yerleri bulunmaktaydı. Dört tarafa giden bağlantı yolları mevcuttu. Çevresinde hayvanlar için geniş düzlük ve otlaklar vardı."
Bu açıklamalar üzerine bu bölgenin topoğrafik haritalarını inceledik. İç Anadolulu Bölgesinde bu tarife uyan başka bir yerleşim yerine rastlayamadık. Bu açıklama üzerinden Çatin'i incelersek tıpa tıp uyduğunu görürüz. Şöyle ki: Köy Taş Tepe'nin kuzeye doğru son uç noktasına kurulmuştur. Doğusundan Güvel Özü, Batısından ise Koca Öz isimli dereler yer akmaktadır. Hatta Güvel Özü'nün köye yakın, köyün güney doğusunda ne zaman ve kim tarafından yapıldığı belli olmayan hayvan sulama hatıllanyla dikkati çeken iki adet çeşme de vardır. Bunlardan birisine Yukarı Çeşme, diğerine Aşağı Çeşme denmektedir. Doğu yönüne Ozancık köyüne doğru giden, Batı yönünde Cumali ve Ortaköy'e doğru giden yolları vardır. Kuzey yönünde Kümbet Köyü'ne, güney taraftan Yanyurt Köyüne doğru iki ana yolu daha vardır. Çevresinde ise hayvan yetiştirmeye uygun çok geniş alanlar mevcuttur. Bütün bu özelliklerinden ötürü PURU SHATIM'ın Çatin’den başka bir yer olması ihtimali gözükmemektedir.
Bizim iddiamız köyün Hititlerin kuruluş döneminde var olduğu, gelişmiş bir merkez olduğu, 1.Labarna döneminde Hititlerin eline geçtiği ve varlığını devam ettirdiği yönündedir. Zaman zaman Hatti, Kapadokya, Asur, Roma sınır ve yönetimlerine dahil olsa da önemli bir yerleşim yeri olarak hep var olageldiği kanaati vardır.
Köyün ilk kurucuları, SAY adı verilen yumuşak volkanik arazi yapısının oyulmaya mağara yapımına çok uygun olmasından ötürü, inler inşa ederek yerleşmişlerdi. Nüfusları arttıkça inleri derinleştirerek ve birbirine ulayarak büyüttüler. Dip odalara hayvan ve erzaklarını yerleştirirken ön odalara kendileri oturarak hırsızlık ve yağmalara karşı güvenlik oluşturdular. PURU SHATIM'in ÇATİN olduğuna yahut ÇATİN in bir Hitit köyü olduğuna dair bir başka çağrışım da bir çok aile ve sülalelerin kadın adıyla çağrılmasıdır. Türkiye'nin başka hiçbir yerinde örneğine rastlayamadığımız ve bugünkü mantaliteyle de oldukça garip bir şekilde bazı sülaleler hala kadın ismiyle anılmaktadır:
1 - Arzular
2 - Haççikli
3 - Halimeler
4 - Karakızlı
5 - Kör Meryemli
6 - Topallı (Topal Elmas)
7 - İmikli, gibi aileler kadın adıyla çağrılırken bazı insanlar, hasseten de erkekler babaları sağ ve etkin birer insan olduğu halde, annelerinin adıyla çağrılmaktadır.
Bazı ilginç örnekler:
1 - Cırıt'ın İzzet. Babası köy muhtarı olmasına rağmen Yusuf'un İzzet değil de ev kadını olan annesi Cırıt adıyla anılmaktaydı. Cırıt annenin lakabıdır.
2 - Zilfi'nin İsmail
3 - Lolu'nun Mehmet
4 - İmik'in Mehmet
5 - Halime'nin Hüdaverdi
6 - Hörülek Havva'nın Kamber
7 - Dandikin Tefi
8 - Topal'ın Şevket
9 - Kürt'ün Ali (Anne kürt)
Aile, sülale ve bazı kişilerin kadın adıyla anılması köyün aslen bir Hitit köyü olmasına rağmen 1071'den sonra Müslüman Türklerin eline geçtiği, Türklerin hoşgörüsü sayesinde Hitit soylu insanların bu köyde Türlderle birlikte yaşadığı, zaman içinde Türkleştiği ve Müslüman olarak eridiği ancak onlardan kalan bazı geleneklerin bu köyün kültürüne yerleştiğini düşündürmektedir. Tarihte Hititlerde kadın kutsaldı. Sosyal hayatta erkeğe eşit olan kadın krallık ve kraliçelik durumunda öne geçmekteydi. Kraliçe devlet yönetiminde, uluslararası ilişkilerde kralla eşit imza yetkisine sahipti. Tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşma'sında (MÖ 1280) Mısır tarafında sadece kralın(2.Ramses) mührü varken Hitit tarafında kralın(3.Hat-tuşili) ve ona eşit büyüklükte kraliçenin(Tavananna Puduhepa) mührü bulunmaktadır. Hitit kralları yaşarken tanrısal bir kişiydi ancak ölünce tanrı olurdu. Kraliçeler ise hayattayken tanrısal, ölünce tanrı, ayni zamanda kralı doğuran kadın olarak tanrının annesiydi. Bu yönüyle erkekten daha kutsal ve öndeydi. Bu sebeple Hititlerde birçok şey kadın adıyla anılırdı.
Bir başka ilgi çeken durum da oyunlar bahsinde anlatılacağı üzere Taşlı Oyunlardan Hapban Oyunu'ndaki sayma sistemi. Bu oyun da ayakta sayma yaparken bir, iki diye sayılmaz. Sayma: Nanaç, Kınaç, onüç ondört diye devam etmektedir. Hiç bir sayı sisteminde ikiden sonra onüç gelmez. İşin aslının Hattice, Hititce, Akadca gibi Hititlerin kullandığı dillerin birinin sayılarının bizim sayılarımızla karışmış olmasıdır diye düşünülebilir. Yani sayma, Nanaç, kınaç onaç idi. Onaç bizim onüç sayısına benzediği için çocuk diline yerleşti.
Yine Değnekli Oyunlar grubundan. Kulluklu Çelik teki sayılarsa bu görüşü destekler niteliktedir. Oyuncu çeliğe yedi kere vurur. Ama bu vuruşları, bir iki, üç diye saymaz Elifi kınifi, kındanelifi, hacelihök diye devam eder. Kullanılan sözcüklerin de eski yerli sayıların dilimine karışması ve çocuklar tarafında tekerlenmesiyle eğlenceli hale gelmiş olması diye düşünmek mümkündür.
Ayrıca Hitit yasalarındaki evlenmeyle ilgili maddelerin bu yöredeki evlenme geleneğinin aynı olması da dikkate değerdir.
"Evlilik öncesinde söz, nişan, başlık parası gibi konular gündemdeydi. Evliliğin ilk adımı sözün yapılmasının ardından aileler ya da şahıslar arasında birtakım olayların gerçekleşebildiğini kanun maddelerinden çıkarıyoruz. Birisiyle sözlenen kız başka bir adamla kaçarsa kaçtığı kişi ilk sözlüye ne verdiyse ödemektedir. Bu durumda kızın ailesi bir şey ödemeyecektir. Ancak sözü bozan aileyse; kızı başkasına onlar verirse, durumu telafi edecek de kızın ailesi olacaktır. Eğer bunu istemezlerse, kız ikinci adamla da evlenemeyecektir. (Hoffner 1995: 221, Madde 28)"
"Kadın kocasının evine gelirken çeyizini de getirmektedir. Kadın öldüğünde çeyizi kocasına geçmektedir ancak babasının evinde ölürse ve çocukları da varsa çeyizi kocası alamamaktadır (Imparati 1992: 51, Madde 27). "Sonuç olarak köyün yeri, gelenekleri vb. durumlar göz önüne alınınca geçmişinin Hititlere dayandığı konusunda bir kanaat hasıl olmaktadır.
Köyün yeri tesadüfen seçilmiş olamaz. Oldukça stratejik bir tepenin üzerine kurulmuştur. Etraftan gelebilecek saldırıları gözetleme imkanına sahiptir. Bol güneş almaktadır. Suya kolay ulaşılır bir noktadadır. Sel basma tehlikesi yoktur. Çevrede otlayan hayvanları köyden gözetlemek mümkündür. Çevresinde geniş alanları ve meşelikleri vardır. Kurulduğu tepenin altı saydır. Kazılmaya, oyulmaya, işlenmeye çok müsait bu kaya kütlesi yağmur, rüzgar, kar gibi doğa şartlarına çok dayanıklı ve çok iyi ısı yalıtımı sağlayan bir maddedir. Bütün bunlar göz önüne alınınca köyün yerinin gayet bilinçli ve dikkatli seçildiği açıktır.
Bir başka kayda değer bulgu da henüz üst boylarının tespit çalışmaları bitirilememiş aşiretler arasında Çatin Aşireti diye bir aşiret var ve bu aşirete mensup insanların bu köye ilk gelenler olduğu iddiası mevcuttur. Bu kayda göre Nevşehir, Aksaray, Ozancık ve Çatin'deki ÇAT soyadı almış olanlar köye ilk ayak basanlardır. Ancak burası onların geldiği zamanda bir yerleşim yeriydi ama içinde insan var mıydı yoksa terk edilmiş bir yerleşim yerimiydi o konuda bir bilgiye erişebilmiş değiliz.15001ü yıllara ait bir yöre haritasında Çatin , ÇAT-İN şeklinde yazılmış ve Eyübili nahiyesine bağlı olarak gösterilmiştir. Haritaya göre bu yörede üç köy vardır: Çat-in, Kümbet, Ortaköy. Ancak aynı kaynakta bu yörede AK-İN, KARACA-İN, KIZILCA-İN diye yazılan başka köyler de vardır. Bu açıdan bakılınca Ak aşiretinin köyünü İN ile ilişkilendirmek için köy adının sonuna İN isminin eklenmesi Kızılca ve Karaca halkının da İnde yaşadığı, köylerinin inlerden meydana geldiği düşüncesinden hareketle Çat-in isminden de Çat Aşireti'nin in de yaşadığı yorumuna ulaşmak mümkün olur. Bu çevrede çok sayıda ailenin soyadlarının Çat, Çatlı vb. olması da, köy halkının Çatin Aşireti'nden değil de Çat Aşireti'nden oluştuğu fikrini desteklemektedir. Türk Tarih Kurumu'nca yürütülmekte olan çalışmaların sonuçlanması ve Çatin Aşireti'nin de üst boyu tespit edildikten sonra durum daha da açığa kavuşturulmuş olacaktır.
Osmanlı dönemi kaynaklarında tahrir çalışmaları yapılırken aşiretlerin isimleriyle yaşadıkları yerin coğrafik özelliklerini ifade eden kelimelerin aşiret ismiyle beraber kayda geçildiği, geçilirken aşiret ve ilave sözcüğün arasına çizgi çekildiği birçok örnekde karşılaşılmaktadır. Ör: Kurt-İni, Kırım-İni
Cami yanındaki Roma kabartma resimleri bulunan taş: Ozancık arazisindeki Dede diye anılan İslami bir evliya yeri değeri verilen Roma mağarasından 1960 lı yıllarda Çatin'den bir grup genç tarafından merhum Ali Tülek'in organizasyonuyla getirilmiştir. Her hangi bir koruması da yoktur. Ayni taşın bir benzeri de Ozancık köyünde vardı. Ancak bugün mevcut değildir.