Ozan Nusret (Nusret AKÇAYIR) köyün ilk halk ozanı Hallefe'nin üçüncü kuşaktan torunudur. 1960 yılında Çatin de dünyaya geldi. İlk okulu kendi köyünde okuyan ozan orta okul tahsiline Nevşehir'de başlar. Böylece köyden ayrılır. Hiçbir ustadan ders almadan saz çalmayı ve türkü söylemeyi geliştirir. Önce Ortaköy ilçesinde bir müzik evi açarak düğünlerde çalıp söylemeye başlar. Sonra askere gider. Askerlik dönüşü kendi parçalarını da seslendirir. Artık mahalli çevrelerin dışında da tanınmaya başlamıştır.
Seksenli yıllarda Ülkü Ocakları sanatçısı olarak ülkücü ozan ve sanatçılarla turnelere katılır. Bu etkinlikleri bir ara Almanya'ya taşınır. Bir konser için gittiği Almanya'dan ancak üç yıl sonra döne bilir. Bu arada ürettiği türküleri kasetlere okuyarak kalıcı hale de getirmeyi başarır. Yıllar içinde aralıklarla beş albüm yapar. Almanya dönüşü Mersine yerleşir. Mahalli televizyonlarda kültür programları yapar. Hayatı ve eserleri kitaplara konu olmaya başlar. Şiirleri ilk defa tarafımızdan Bozkırda Bir Çığlık adıyla yayınlandı. Aksaray üniversitesinden Selçuk Peker Ortaköylü Ozanlar kitabına Nusret'i de koydu. Aksaray da iz bırakanlar arasına Nusreti de aldılar. Aksaray için türkü ve şiir üretmiş sanatçılarla birlikte Nusret de başka bir eserde yerini aldı. Bazı mahalli gazetelerde kültür yazıları da yayınlayan ozan evli ve dört çocuk sahibidir. Güzelleme, aşk, taşlama türünden şiirler üreten Ozan Nusret bestelerini türkü formunda yaparak icra etmektedir. Kendi eserlerini seslendirmesine ilaveten repertuarının oldukça zengin olduğu bilinir. Halk ozanlığı geleneğinden haberdar olan ozan, meydan kurmay, aşık tarzı divan söyleme, koçaklama, taşlama, doğaçlama gibi halk ozanları geleneğine uygun programlar da icra etmektedir. Şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanır. Ağdalı ve uzun cümlelerden kaçınır. Söz sanatlarını fazlaca kullanmak yerine direk söylemeyi yeğler. Akıcı bir üslubu vardır. Sade sözlerinin arkasında derin bir tefekkür hissedilir. Kavgacı bir üslupla değil sevgi ve incelik üstünden tenkitlerini yapar. Hakaret ve argo içerikli şiirlerine pek rastlanmaz. Son zamanlardaki şiirlerinde hikmet ve ilahiyat dikkati çeker. Halen ozanlık ve müzik hayatı devam etmektedir.
ŞİİRLERİ
OZAN NUSRET
Çatin Köyü derler, doğduğum yere,
Tarih deryasına dalma bilirler,
Sülalem Halıllar, babam Hüseyin,
Bilenler Beyaz'dan olma bilirler.
Garibim, üstüme doğmaz güneş, ay,
Ne villa bilirim, ne han, ne saray,
İlçem Ortaköy'dür, ilim Aksaray,
Gurbet ellerinde kalma bilirler.
Gurbet yatağımdır, sıla cennetim,
Muhanet kuluna olmaz minnetim,
On yaşından beri Ozan Nusretim,
Sazını hak için çalma bilirler...
BU GÖNLÜM
Son bülbül de veda etti gülüne,
Yitti zaman, başa döndü bu gönlüm.
Kader mahkum etti gurbet eline,
Mevsim geçti kışa döndü bu gönlüm.
Garibin köşede boynu buruldu,
Çektiği hasretle gönlü yoruldu,
Belli ki bir sevda fazla görüldü,
Nasır tuttu, taşa döndü bu gönlüm.
Kahpe felek başta tükenmez belam,
Unuttu sevenler, kesildi selam,
Otel köşeleri şimdiki yuvam,
Gözlerimde yaşa döndü bu gönlüm.
Garipler ezelden ermez murada,
Ölümüzde kalır belki arada,
Yolumu kaybettim akla karada,
Yarım asır boşa döndü bu gönlüm.
Gençlikle aramız açıldı gitti,
Dertliler dertsizler seçildi gitti;
Ömür köprüsünden geçildi gitti,
Can kafeste kuşa döndü bu gönül.
Ozan Nusret, diz bedeni taşınmaz,
Bu dermanla yüce dağlar aşamaz,
Azrail'den torpil olsa yaşamaz,
Musallada naaşa döndü bu gönlüm.
TÜRKIYE'M
Türkiye m yoluna başımı koydum,
Uğruna vermeye can feda olsun.
Yiğitler diyarı, kartal yuvası,
Bu günler, yarınlar, dün feda olsun.
Nakış nakış tarih işler kilimde,
Sağım da senindir, ölsem ölümde,
Ezan susmaz bayrak inmez ilimde,
Uğruna bir değil bin feda olsa
Çanakkale, Maraș, Antep, Erzurum,
Kerkük, Kaşkar, Bişkek, Karabağ, Kırım,
Viyana'dan Altaylara her yerim,
Uğruna dökülen kan feda olsun.
Tarihim, șerefim, imanım, dinim,
Beni insan yapar, böyle bilirim.
Türkiye'm, Türkiye'm, Türkiye m benim,
Ozan Nusret denen can feda olsun.
KAR ETMEZ
Muhtara bir șeyler oldu,
Ne desen tesir etmiyor,
Köylü belasını buldu,
Başından tufan gitmiyor.
Öğüt versen dinleyen kim,
Anlat anlat anlayan kim,
Amir, memur sallayan kim,
Küheylana yem yetmiyor.
Dert değil mahlenin yolu,
Suyu kanalı okulu,
Dumandır köylünün halı,
Elinden kimse tutmuyor.
Yüzünü gören kaçıyor,
Sözleri ağı saçıyor,
Herkes şehire göçüyor,
Ama o tasa etmiyor.
Nusret de geldi șehire,
Bundan sonra bak seyire,
Cenabı Mevla kayıra,
Okkası para etmiyor.